in

Çocuk Eğitiminde Ödül mü Ceza mı?

Ödül ve ceza, günümüzde oldukça yaygın kullanılan yöntemlerdir. Her iki yöntemin de amacı çocuk eğitiminde disiplin sağlamaktır

Ödül ve ceza, günümüzde oldukça yaygın kullanılan yöntemlerdir. Her iki yöntemin de amacı çocuk eğitiminde disiplin sağlamaktır. Fakat araştırmalar gösteriyor ki her iki durum da kısa vadede işe yarar gibi gözükse de, uzun vadede ciddi sonuçlar doğurabilmektedir.

Peki, nedir bu sonuçlar? Ödül ve Cezayı neden kullanmamalıyız?

Alternatif olarak neler kullanabiliriz?

Şimdi gelin hep birlikte bu soruları yakından inceleyelim.

ÖDÜL;

Kısaca bir koşula bağlı olarak verilen, kişiye cazip gelen bir nesne veya etkinliktir.

Ödülü neden kullanmamalıyız?

İç motivasyona zarar verir. Ödül herhangi bir şey yapmak istememizdeki içten gelen istek diye adlandırdığımız iç motivasyona zarar vererek dışsal motivasyon sağlar, yani ödüle alışan kişinin artık kendi isteği ile harekete geçmesi çok zordur, büyük oranda dışarıdan bir müdahale gereklidir.

Gerçek amacı araca dönüştürür. Bir ödül vaadinde bulunduğumuz zaman kazanılmasını istediğimiz davranışı araç haline getirip değersizleştiririz. Asıl varılması gereken, nihai hedefe de ödülü koymuş oluruz. Örneğin ‘ödevini yaparsan sana çikolata alacağım’ dediğimizde; ödevi, çikolataya ulaşmak için kullanılan bir araç haline getirmiş oluruz.

Uzun vadede işlevsizdir. Ödül, kısa vadede işe yarar gibi gözükür, çocuğa ödül yolu ile bir davranış elbette yaptırılabilir fakat uzun vadede işe yaramadığı açıkça görülecektir. Çünkü insan beyni çalışma prensibi olarak; alıştığı duruma karşı duyarsızlaşır. Yani çocuk ödüle alıştıkça beynin ödül mekanizması artık dopamin hormonunu salgılamayı bırakır, böylece kişi aynı ödülden haz almamaya başlar. Benzer etkiyi yaratmak için artık her seferinde ödülün miktarını artırmanız gerekir. Bu da bir kısır döngüye ve tükenmişliğe yol açar.

Öğrenmeyi durdurur, gelişmeyi engeller. Ödüle alışan çocuk kendi sorumluluğunda olan işlerde dahi ödül bekler. Hatta ödül verilmediği zamanları ceza olarak algılayabilir. Böylece sorumluluk bilinci de gelişmez.

Etik değerleri, ilişkileri zedeler. Kişi bir davranışı artık değer olduğu için değil, ödülü kazanmak için yapar. Ayrıca ödül uğruna her yolu deneyebilir, hileye başvurabilir, değerler görmezden gelinebilir.

Sorumluluğu yerine getirmeme seçeneği verir. Örneğin bir çocuğa ödevini yapmazsan tabletle oynayamazsın dendiğinde, çocuğa dolaylı olarak ödevini yapmama hakkı da vermiş oluruz. Şöyle bir cevap almamız muhtemeldir; ‘tamam tablet istemiyorum, ödevimi de yapmamayım.’ Gibi.

Çocuğun bir işi yapmak istememesindeki asıl nedeni görmemizi engeller. Çocuğa istemediği bir davranışı ödülle yaptırdığımızda oradaki kök sorunu kaçırabiliriz.

Örneğin çocuk uyumak istemiyordur, sebebi ebeveynleri ile bağ kurma, yakınlık, temas ihtiyacı veya kaygı, korku gibi duygular olabilir. Ödül vaadiyle uyutulduğunda çocuğun ihtiyacı görülmemiş, dolayısıyla karşılanmamış olur.

Peki alternatif olarak neler kullanılabilir?

Ödül yerine;

Çocuğun yaşına ve becerilerine uygun bir hediye almakta, sürprizler yapmakta elbette bir sakınca yok. Burada dikkat edilmesi gereken şey, sunulacak şeyin bir koşula bağlı olmaması.

Ödevlerini yaparsan parka gideriz değil de, ödevlerini bitirdiğinde seninle parka gitmek için sabırsızlanıyorum.

Çocuğun olumlu davranışlarını fark edip, takdir etmek pek çok disiplin yönteminden daha fazla işe yarayacaktır.

Böylece çocuğun öz güveni de pekişmiş olur.

Burada şu ayrım önemlidir, davranışın sonucuna değil, çabaya övgü.

‘Bu iş için ne kadar çabaladın, harika bir gayret gösterdin, tebrik ederim’ gibi.

CEZA;

Kısaca istenmeyen bir davranışı değiştirmek amacıyla çocuğa karşı yöneltilen acı verici, mahrum edici, saldırgan veya engelleyici tutumlardır.

Ebeveynler genellikle çocukları iyi bir birey olsun, sorumluluklarını yerine getirsin ve olumsuz davranışları ortadan kalksın diye ceza yöntemine başvurmaktadır.

Fakat ceza da tıpkı ödül gibi kısa vadede davranış değişikliği yaratsa da uzun vadede ciddi sonuçlar doğurabilir.

Peki nedir bu sonuçlar? Haydi bir bakalım.

Cezayı neden kullanmamalıyız?

Ceza ebeveyn çocuk ilişkisine zarar verir. Ceza genel anlamda uygulayan kişiye karşı kin, nefret, öfke gibi hisler geliştirilmesine neden olur. Bir hayal edelim, evde veya okulda ceza alan çocuk cezayı uygulayan kişiye karşı kin güder, öfke dolar, kendisine karşı ise derin bir suçluluk, utanç duyabilir. Bu kadar yoğun ve zor duygulara baş başa kalan çocuğun hatasından ders çıkarması pek de mümkün değildir. Halbuki çocuğun hayat boyu anne ve babasının sevgisine, ilgisine, okul çağında ise öğretmenlerinin bilgeliğine ve rehberliğine ihtiyacı vardır.

Sık ceza alan çocuklarda kusurluluk inancı gelişebilir ve özgüven problemi ortaya çıkabilir. Ben ne yapsam hatalı oluyor, hiçbir şeyi beceremem, cezalandırılmayı hak ediyorum’  inançları pekişir ve ileriki hayatında bir işe başlamada zorluk yaşar, başına gelen olumsuz bir olayda kendini suçlayıcı bir tutum içerisinde olur.

İç disiplin geliştirmesini engeller. Ceza alan çocuk kontrol altına alınmışlık hissi ile hırçınlaşır. Çünkü insan doğası itibariyle özgür bir varlıktır. Çocuğu ceza yolu ile kontrol altında tutmak doğru bir yol değildir, önemli olan çocuğun kendisini kontrol etmesini, sorumluluklarının bilincinde olmasını öğretmektir.

Gerçek problemi görmemizi engeller. Örneğin çocuk öfkeyle arkadaşına vurdu, burada ceza verildiğinde yine ödülde olduğu gibi gerçek problem gözden kaçırılmış olur.

Çünkü bir çocuğun şiddete başvurmasının birçok sebebi olabilir.

(Kelimelerle kendini ifade edemeyeceği düşüncesi, özgüven problemi, yetersizlik inancı, kıskançlık, öfke, anlaşılmama duyguları) gibi.

Bunları sorgulamak gerekirken, direkt ceza verildiğinde bu duygular bastırılmış ve karşılanmamış olur. Yani yaralı çocuk bir daha yaralanmış olur.

Dövmek, vurmak gibi fiziksel cezalar hiçbir şekilde bir yöntem olarak kullanılmamalı. Zaten ruh sağlığı yerinde olan ebeveynler, çocuğuna şiddet uyguladıktan sonra üzüntü ve pişmanlık hissedecektir.

Aynı şekilde sevgi ve ilgiden mahrum bırakmak gibi duygusal cezalar da bir yöntem olarak asla kullanılmamalıdır. Çocuk hoşa giden bir davranış sergilediğinde sevgi gösterirken, hoşa gitmeyen davranışlarında sevgiyi geri çekmek koşullu ebeveynliktir. Halbuki gerçek sevgide koşul olmaz.

Ceza yerine;

Çocuğun yaptığı davranış, katlanacağı sonuçla ilişkili olmalı. Amaca yönelik olmalı. Yani, çocuk günün sonunda bu cezayı neden aldığını anlamış olmalı.

İyi bir rol model olduğunuzdan emin olun. Çünkü çocuklar birçok davranışı ebeveynlerini taklit ederek öğrenir. Siz, çocuğunuzun kazanmasını istediğiniz davranışı en iyi şekilde yapın, cezaya büyük oranda ihtiyaç kalmayacaktır.

Fakat siz ne kadar iyi bir rol model olsanız da, çocuğun taklit ettiği tek kişi siz değilsiniz, okulda, arkadaş ortamında birçok yanlış davranışı öğrenmiş olabilir. Yanlış olduğunu bile bile bir davranışı sürdürmek isteyebilir. Böyle durumlarda ilk olarak sınır koyulmalı, yapılan davranışın yanlış olduğu açık bir şekilde anlatılmalıdır.

Bir ebeveyn olarak hem çocuğunuzun hislerini anlayıp ona göre ihtiyaçlarını belirlemek açısından, hem de kendisinin duygularının farkında olması açısından, çocuğun o anki hislerini konuşmak da çok önemlidir.

Bu davranışı neden yaptığını, sonuçlarının neler doğurduğunu anlatıp çocuğun iç görüsü geliştirilebilir.

Tüm bu önleyici tutumlara rağmen istenmeyen davranış devam etti ve cezanın uygulanmasına karar verildi ise, cezanın neden verildiği çocuğa açık ve net bir şekilde anlatılmalıdır. Çocuk neyi yanlış yaptığını, neden ceza aldığını bilmelidir. Ayrıca ceza fevri olarak, düşünmeden verilmemeli, durum iyice değerlendirildikten sonra verilmelidir.

Karar verildikten sonra ise ebeveynler arasında görüş ve davranış birliği olmalı, bir ebeveynin kararlılıkla uyguladığı bir kuralı diğer ebeveyn bozmamalıdır. Ebeveynler kural ve sınır koyarken, ceza verirken uyum içerisinde olmalıdır.

Örneğin bir arkadaşının eşyasına zarar verdi, siz daha önce bununla ilgili konuşmuş, yanlış olduğunu anlatmıştınız. Burada cezaya alternatif olarak çocuk, kendi harçlığı ile zarar verdiği eşyanın yenisini alabilir.

Ya da, çocuk duvarı çizmenin yanlış olduğunu biliyor ve daha önce konuşmanıza rağmen çizdiyse, bunun yaptırımı olarak duvarın temizliğini sağlamak olmalıdır.

Tüm bu anlatılanlardan hareketle, ödül ve ceza klasik anlamının dışında, bahsedilen durumlar göz önünde bulundurularak dikkatli ve özenli bir şekilde kullanılabilir.

Böylece neyi ne için yaptığının farkında olan, iç disiplini ve iç motivasyonu gelişmiş, sorumluluk sahibi, kendisi ve dünyayla barışık, özgüvenli çocuklar yetişmiş olur.