in

Özgüvenli Çocuk Yetiştirmek

Çocuğun özgüvenini inşa etmek, geliştirmek ve korumak, en temel ebeveynlik görevlerinin başında gelir; çünkü yeterince gelişmiş özgüven duygusu, kişinin hayatının her aşamasında gerekli bir ihtiyaçtır.

Her anne-babanın haklı ve ortak isteği “kendine güvenen” çocuklar yetiştirmektir. Çocuğun özgüvenini inşa etmek, geliştirmek ve korumak, en temel ebeveynlik görevlerinin başında gelir; çünkü yeterince gelişmiş özgüven duygusu, kişinin hayatının her aşamasında gerekli bir ihtiyaçtır.

Peki nedir bu Özgüven?

Kısacası özgüven; adından da anlaşılacağı üzere kişinin içindeki ‘öz’e güvenmesi, yaradılışından gelen potansiyelini tanıması, yapabileceklerinin farkında olup eyleme geçirmesi; diğer taraftan yapamayacaklarının da farkında olması ve bu konuda kendisini suçlamaması, eleştirmemesi anlamına gelir.

Kendisini yapabildikleri ve yapamadıklarıyla kabul etmesi, kendisine karşı olumlu inançlar geliştirmesi ve bunun sonucunda kendisini iyi hissetmesidir.

Bu iyi hissetme sonucunda kendisi ve çevresiyle barışık olma halidir. Yapabileceği ya da yapamayacağı şeylerin kararını başkalarının değil kişinin kendisinin verebilmesidir.

Özgüvenli birey kısaca kendisiyle ve çevresiyle barışık birey demektir.

Sağlıklı bir özgüven duygusu geliştirmiş çocukları nasıl tanırız?

  • Hem derslerde hem de ders dışı konularda kendisini yeterli bulur. Başkalarıyla kıyaslamaz.
  • Bir girişimde bulunurken kolay/zor ayrımından çok ‘bunu gerçekten istiyor muyum’  Diye düşünür.
  • Kendisine güvenir. Çevrenin ne düşündüğünden çok girişeceği işin kendisine uygun olup olmadığına bakar.
  • Kendisini iyi tanır, potansiyelinin farkındadır.
  • Başarı gösteremediği durumlarla alakalı kendisini suçlamaz, eleştirmez. Eğer bir konuda başarılı olmak istiyorsa gerekli adımları atarak gayret göstermeye devam eder.
  • Kendisine yönelik olumlu duygu, düşünce ve inançları vardır. Kendisiyle barışıktır.

  • Özgüveni yeterince gelişmemiş birey tabiri caizse ‘hayattan kaçar’
  • Konfor alanından çıkmak istemez, yeni bir şeyler denemekten çekinir, bir ortamda konuşmak ve eyleme geçmek konusunda kendisini geri tutar. (Bunu içedönüklük ile karıştırmamak lazım, içedönük mizacına sahip kişiler de benzer bir tutum içerisindedir fakat bunu yaparken rahatsızlık duymaz, huzurludur. Özgüveni yaralanmış birey ise bu tutumlarından rahatsızlık duyar, istemediği halde böyle davranır.)
  • Genellikle kendisiyle ilgili karamsar ve eleştirel bir tutum içerisindedir. Bir işi başaramadığında kendi kendini eleştirir.
  • Düşünce ve duygularını açıkça dile getiremez, incinmekten korktuğu için fikir çatışmalarından kaçar, sosyal ortamlarda mütemadiyen uyum gösterir, yanlış anlaşılmaktan korkar ve hakkının çiğnenmesine ses çıkaramaz.
  • Var olan potansiyelinin farkında değildir, dolayısıyla gizli kalmış meziyetlerini başarıya dönüştüremez.
  • Bir işi başarma, bir probleme çözüm bulma konusunda başkasının destek ve onayına ihtiyaç duyar.
  • Okul, öğrenme, arkadaş ilişkileri gibi akademik ve sosyal konularda kendisini geri çeker.

Araştırmalar sonucu edinilen tüm bu bilgiler ışığında, sağlıklı özgüven gelişiminin ailede ve özellikle erken çocukluk döneminde başladığı aşikardır. Bu nedenle çocuklarda özgüven geliştirmenin yollardan birkaçını derledik.

İşte sizin için 5 ipucu!

İlk olarak bir çocuğun bu dünyada en önemli ihtiyacı olan; varlığının koşulsuz kabul edilmesi, sağlıklı bir özgüven gelişimi için büyük önem arz etmektedir. Sevginin herhangi bir şarta bağlanmaması olarak da düşünülebilir. ‘’Ben sadece ben olduğum için değerliyim, yanlış yapsam bile ailem yanımda, beni sevmeye devam edecek, hata yaptığımda bana kızmaları bana duydukları sevgiyle alakalı değil’’ inancı aşılamak önemli. Çünkü bazen farkında olmadan bazı durumlara verdiğimiz aşırı önem ile, koşullu sevgi mesajı verebiliyoruz. Mesela ‘’başarılı olursam sevilirim, ailemin istediği gibi biri olursam kabul görürüm, onların istediği mesleği seçersem onaylanırım’’ düşüncesini istemeden aşılayabiliyoruz ve bu düşünce yerleşince; hayat boyu ebeveynini memnun etmek, onların onay ve takdirini kazanmak için çaba gösteren yetişkinlere dönüşebiliyoruz. Bu nedenle çocuğun varlığının koşulsuz kabul edildiğine inanması çok önemli bir yere sahiptir. Hatta sadece çocukların değil, tüm insanların biricik ihtiyaçlarından biri, varlığının koşulsuz kabul edilmesidir. Bir düşünün, olduğunuz gibi kabul edildiğiniz bir yerde veya ortamdaki huzurunuzu. İşte tam da böyle bir his, kişinin özgüven gelişiminin önemli parçalarından birini oluşturacaktır.

İkinci olarak ebeveynlerin çocuğa güvenmesi sağlıklı özgüven gelişiminde önemli bir yere sahiptir. Çünkü ebeveynimizin bizim hakkındaki düşünceleri zamanla iç sesimiz haline gelir. Ebeveynimiz bize nasıl bakıyorsa kendimizi öyle görürüz. Dünyaya bakışımız da onların penceresine göre şekillenir. Elinden iş alınan, yapamazsın kırarsın dökersin uyarıları duyan çocuk kendini yetersiz hissedecek, ve muhtemelen bir dahaki sefere herhangi bir girişimde bulunmak istemeyecektir. Burada yapılması gereken çocuğun potansiyeline güvenmek, yapabileceği işleri onun yerine yapıp hizmet etmemek. Daha net ifade etmek gerekirse; sınırları belirlenmiş güvenli bir alanda çocuğun özgürce hareket etmesi, yapabileceklerinin farkına varması, zorlandığı durumlarla ilgili çözüm yolları geliştirmesine fırsat sunmak. Görevler verip izlemek, rehberlik etmek, deneme girişimlerini desteklemek çok önemli adımlardır. Diğer önemli bir husus da, bu girişimlerde hata yaptığında aşırı tepkiler vermemek, duygu yansıtmalarıyla ona eşlik etmek ve sakin kalarak durumdan ders çıkarmasını sağlamak. Burada ebeveynin kendi hislerini paylaşması da çok kıymetli olacaktır. Duygularını tanıma ve ifade etmekte zorlanan, utangaç veya içedönük çocuklar için çok etkili bir yöntem. bu sayede çocuk kendi duygularını açmak için cesaret bulur. Bu adım çocuğun içgörü kazanması, duygularını anlamlandırması ve regüle etmesi için çok önemli. Yapabileceği ufak zorlukta görevler vermek ve hatta zaman zaman risk alması için cesaretlendirmek. Çünkü biliyoruz ki erken çocukluk dönemlerinde yeterince deneyim elde etmemiş çocukların beyin gelişimi, aktif görev alan, deneyimlerle yaşamını çeşitlendiren, sokaklarda özgürce koşan ve görevler başaran kendi işini kendisi gören çocuklarınkine göre nispeten daha geridedir. Beynin kullanılmayan nöronları yok olurken; yeni bir şeyler deneme ve öğrenme ile beyin gelişimi daha sağlıklı bir şekilde ilerler, yeni sinaptik bağlar oluşur.

Üçüncü olarak kıyastan kaçınmak da özgüven gelişiminde çok önemli bir unsur. Her ne kadar iyi niyetle de olsa bazen bir tanıdık bazen en yakındaki kardeş ile yapılan kıyas, çocuğun kendisini olduğu gibi kabul etmemesine, kendisi ile ilgili hoşnutsuzluğa ve huzursuzluğa yol açabiliyor. Bu nedenle kıyastan olabildiğince kaçınmak, çocuğu daha güvende ve sevildiğine inanmış hissettirecektir. Aslında konu yine bireysel farklılıkları anlamaya ve kabul etmeye, yani ilk adımda bahsettiğimiz koşulsuz kabule dayanıyor.

Dördüncü olarak hayır deme özgürlüğü vermek, çocuklarda sağlıklı özgüven geliştirmenin bir diğer önemli parçası. Çocuğun istemediği, rahatsız olduğu şeyleri dile getirebilmesi için güven, hatta gerekirse cesaret vermek hem özgüven gelişimi, hem de sosyal hayatta sınırlarını bilen ve sınırlarına saygı duyulan bir birey olması için oldukça önemli. Şöyle düşünelim, sosyal hayatta rahatsız olduğu halde bazı durumlara katlanan birileri var mı çevrenizde? Ayıp olmasın diye bazı durumları kabul eden, yahut sevdiklerine hayır diyemeyen? Konuşma esnasında uyum sağlamak adına ‘evet’ deyip, aslında hayır çığlıkları atan? Başını yastığa koyduğunda bunun rahatsızlığıyla baş başa kalan? Yani biz yetişkinlerin dahi bazen hayır demekte sıkıntı yaşadığını düşününce, bunu erken çocukluk döneminde sağlamak oldukça önemli. Bu yüzden çocuğun ‘hayır’ larını şahsi bir tehdit olarak algılayıp, saygısızlık olarak değerlendirmek şöyle dursun, sevinmemiz gereken bir durum. Çocuğunuz benliğini inşa ediyor ve kendisine saygı duymayı öğreniyor!

Beşinci ve son olarak, çocuğun fikrini almak, özgüven gelişimini destekleyen bir diğer husus. ‘Bu konuda sen ne düşünüyorsun?’ diyerek makul seçenekler sunmak ve sunduğu fikirleri samimi bir dikkatle dinlemek oldukça işlevsel bir adımdır. Bu her fikrini kabul etmek demek değildir, size uymayan tarafları nedenleriyle kısaca açıklayabilirsiniz. Yeter ki fikirlerinin önemsendiğini, dinlendiğini bilsin. Ailede istişare ortamı kurmak çok önemli. Böylece ‘benim fikirlerim dinleniyor, ben önemli birisiyim’ inancı pekişir ve sosyal hayatta ayakları yere sağlam basan, özgüvenli bir duruş sergiler.